Dürüst Olacağım;

Dürüst olacağım; hayatımda yapmayı en sevdiğim şey soru sormak. Bazen sorguya çeker gibi de olmuyorum diyemem. Ama her zaman en çok soruyu/sorguyu da kendime sordum/çektim. "Bir insanın ona sorular sormamdan, bir şeyleri merak etmemden hoşlanmadığını hissettiğimde ise durdum." demek isterdim ama hayır daha çok üstüne gittim ve cevapları çoğu zaman aldım. Çünkü kötü bir özelliğim bu benim; çok soru sormak, çok konuşmak, çok dinlemek, çok empati yapmak, çok çok çok... Bir sürü çok biriktirdim hayatıma. Evet benim en kötü özelliğim "çok" olmam, belki de bazılarına göre "fazla" olmam. Ama bu önemli değil. Çünkü bu kötü özelliğime rağmen kendimi seviyorum. Hatta kötü dediğime bakma, ben kötü özelliğimi bile seviyorum ve çok da kötü bulmuyorum. Evet her şeyin fazlası zarardır ama ben fazlalık gibi hissetmiyorum. Sadece bazen bazı şeyler çoğalıyor içimde, beynimde, ruhumda ve ben bunları durdurmak istemiyorum. Alsın başını gitsin merakım; neden sormayayım, neden merak etmeyeyim, neden öğrenmeyeyim? 


Önümde benden başka beni durdurabilecek bir insan yok. Olsun da istemem zaten. Çünkü ben böyle seviyorum kendimi; olduğum gibi. Belki de dünyada en çok kendimi seviyorum ve en çok kendimden nefret ediyorum. İnsan birinden ancak sevdiği kadar nefret eder. Benim de kendimle ilişkim tam olarak böyle. Bencillik boyutunda bir sevgi değil bu. Tamamen sevgi/nefret ilişkisi. Hem en çok kendimi seviyor hem de en çok kendimden nefret ediyor, en çok kendime acımıyorum; kendime her zaman dürüst oldum ve evet bu çoğu zaman canımı acıttı. Ama önemli değil. Böyle olmalıydı. Yoksa kendimi sevmezdim. Olduğum kişiyle yaşayamazdım. Hani insan mutlaka içindekileri birileriyle paylaşmalı, paylaşmazsa iyi hissetmez ama yine de başka kimseye söylemediği şeyler vardır hayatında. İşte insan onları da kendisiyle konuşmalı. Yoksa iyi hissedemez ömür boyu. Ben bir yolunu buldum; arada bir kendimle dertleşiyorum, halimi hatırımı soruyorum, bazen kendime kızıyorum, bazen sarıp sarmalıyorum, bazen yüreklendiriyorum ve işte bazen de derdime ortak oluyorum. Çünkü bunu yapabilirim. Kimsenin bilmediği noktalarıma dokunabilir, acıtabilir ve sarıp iyileştirebilirim. İnsan önce kendisini tanımalı, yargılamalı, sevmeli, gerekirse nefret etmeli ama en çok da kendisine dürüst olmalı. İnsan kendisinden kaçmamalı; hem nereye kadar gidebilir ki zaten. 

Son birkaç yılda öyle çok değiştim ki; evet bunu son zamanlarda çok sık söylediğimin farkındayım. Ama durum bundan ibaret. "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir." diyen Heraklitos'u hiç bu kadar iyi anlamamıştım. Bir yandan çocukluğumdaki gibi hiç değişmediğimi, özümde hep aynı kişi olduğumu düşünüyorum ama diğer yandan hayatta aldığım darbeler, duygular ve sahneler o kadar çok değiştirdi ki beni; olduğum noktadaki insanla çocukken olduğum insan birbirine hiç benzemiyor. Bir şeyler değişti bende ve değişmeye de devam ediyor. Evet, elbette hepimizde olduğu gibi. Ama farkında mısınız; bir şeyleri fark etmekle değişiyor insan ve hatta fark ettiğinizde değişimin çoktan başladığını, başka bir evrede olduğunuzu da fark ediyorsunuz. Peki bu noktada ne yapmak gerekiyor? Kendini kabullen. Kaçma; uzaklaşamıyorsun uğraşma; buradasın ve hep burada olacaksın. Sadece eskisinden farklı olarak. Evet bazı cümlelerim çılgınca ama düşününce belki hak verebilirsin; şu dünyada ne çılgınca değil ki!

İnsanları hiç üzdünüz mü? Ama gerçekten; kendi canınızı acıtacak ve bundan hayat boyu pişman olacak anlar yarattınız mı? Birçoğumuz ve belki de hepimiz bunu yaptık. Peki ama bunu kabul ettik mi yoksa çok iyi insanlar olduğumuza kendimizi ikna edip ne kadar kötü insanlar olduğumuzu göz ardı edip yola devam mı ettik? Belki birkaç gün yola devam edebilirsiniz. Ama unutmayın; anılar her zaman sizinle. Buna bilinçaltı da diyebiliriz. Kendinize daha fazla yalan söyleyemezsiniz. Hiçbirimiz o kadar iyi insanlar değiliz; o kadar kötü insanlar olmadığımız gibi. Ama bazılarımız saf kötüyüz; saf iyiler var mıdır inanın bilmiyorum. Saf kötülüğe ise birçoğumuzun ulaşmadığını biliyorum. O çok ayrı bir nokta. Sanırım yaptıklarından hiçbir şekilde pişman olmayan ve insani duygularını kaybetmiş bir kişi ancak "saf kötü" olmayı başarabilir. Bu da pek hoş bir başarı olmasa gerek; yani insansın ama aynı zamanda değilsin. Evet, kesinlikle hoş bir başarı değil. Aslında başarı bile değil ama imkansıza yakın bir şeyi yapınca öyleymiş gibi geliyor. Tüm başarılar iyi değildir; bazıları kötüdür. Bu arada soru işaretinden sonra sanırım en sevdiğim noktalama işareti noktalı virgül; bir şeyleri açıklamak, birbiriyle bağlamak sence de müthiş haz verici değil mi? Bence de!

Uzun zamandır konuşamıyordum kendimle. Sanki bir zindana kapatmıştım onu. Bir müzikle açtım kapılarımı. Uzun uzun konuştuk. Ben kendimle nasıl mı konuşuyorum; klavye tuşlarıyla. Kanal olarak klavye tuşlarını kullanıyorum yani. Beynime doğrudan bir bağlantısı var şu tuşların. Onlara bastıkça çoğalıyorum. Arkadan da bir müzik eşlik ediyor bana mutlaka! Belki onlarca kez başa sarıp dinliyorum. Sahnemi yaratıyorum ve işte hazırım; anlamaya, anlatmaya, en çok da dürüst olmaya, bazen kaçak dövüşmeye ama sonunda elle tutulur bir şeylere ulaşmaya. Müzik durdu. Tekrar açıyorum. Yoksa yazamam/konuşamam inan. Ben de böyle garip bir karaktere sahibim işte; garipliğimi de seviyorum garip kelimesini de. Ne çok konuştum değil mi? İyi ki de konuştum. Seviyorum ben çok konuşmayı. Az konuştuğum zamanları hatırlıyorum da kendimi en az sevdiğim zamanlardı. O yüzden birinin konuşmanıza engel olmasına izin vermeyin; bu biri siz olsanız bile!



Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Çok güzel bir yazıydı. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Fıtratımız gereği hepimiz, insanları da kendimizi de üzmüşüzdür.
    Dürüst olmam gerekirse; ben, insanlardan çok kendimi üzdüm. Çünkü, gücüm kendime yetti!
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Haklısınız, sanırım birçoğumuz en çok kendimizi üzüyoruz. Gücümüz ancak kendimize yetiyor.
      Düşündüklerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim.
      Saygılarımla,

      Sil
  2. Gördüğümde beni en çok mutlu eden şeylerden biri senin yorumun oluyor. :) Dürüstlüğün ve açık sözlülüğün için sana minnettarım. O kadar kıymetli ki yazdıkların... Lafı hiç de dolandırmadın, tatlı tatlı okudum düşüncelerini. :) Çok da mutlu oldum benimle paylaşma nezaketinde bulunduğun için. Güzel açıklamalarınla beni aydınlattığın için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Çünkü tam anlamıyla ben de bu şekilde hissediyorum. :)

    YanıtlaSil
  4. Merhaba hocam. Bloğunuz. Çok güzel bende sizi bloğuma beklerim. Umarım bloğumu seversiniz.

    https://yusufakmann.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün fark ettiğim üzere sizin de yorumunuz dahil bloguma gelen birçok yorum spam klasörüne düşmüş. Bu sebeple yorumunuzu geç fark edip geç yayınlayıp geç yanıtladığım için çok üzgünüm ve değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      Sil
  5. Merhabalar.
    "...Bir sürü çok biriktirdim hayatıma. Evet benim en kötü özelliğim "çok" olmam..."
    "Sen de çok oldun artık!" derler ya, siz yukarıdaki alıntı cümlenizle kendinizi bu noktaya getirdiğinizi sanıyorum. Bana kalırsa, çok olmaya da çok biriktirmeye de devam edin. Çünkü sizi hayata bağlayan reçeteniz olmuş çok olmak.

    "...Bir şeyleri fark etmekle değişiyor insan..." Gerçekten insan bir şeyleri fark etmekle değişim çabasına giriyor, ancak bunu ne kadarımız başarıyor onu bilemem. Eğer siz gerçekten bunu başarabiliyorsanız, ne mutlu size.

    "...İnsan birinden ancak sevdiği kadar nefret eder..." Bu tespitinize aynen katılıyorum. Bir insana karşı duyulan ya da hissedilen sevgi, nefret, kin, öfke gibi duygularımızın birbirini sollayamadığı doğrudur. Biri ne kadarsa, maksimum diğeri de o kadardır.

    "...Hiçbirimiz o kadar iyi insanlar değiliz; o kadar kötü insanlar olmadığımız gibi..." Bu tespitiniz de çok doğru. Kimse fevkalade değildir. Yani kusursuz ve tam değildir. Hani bir söyleminiz vardı ya "İnsan birinden sevdiği kadar nefret eder" diye, ben de artık "iyi olduğumuz kadar da kötü biriyiz" demek istiyorum.

    "...O yüzden birinin konuşmanıza engel olmasına izin vermeyin; bu biri siz olsanız bile!.." Bizi ne mutlu ediyorsa; başka birilerini memnun etmek adına, ondan taviz vermeyelim.
    Bu paylaşımınızı okumaya ikinci kez geldim. Yazınızı biraz daha alıcı gözüyle okuyarak etkilendiğim ve ilgimi çeken tespitlerinizi ele alarak ben de acizane düşüncelerimi paylaşmak istedim.
    Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, öncelikle birçok yorum spam klasörüme düşmüş ve ben bunu bugün fark ediyorum. Bundan dolayı gerçekten üzgünüm. Yazdıklarınızı tek tek okudum ve çok teşekkür ederim. Böylesine ayrıntılı bir şekilde yazımı irdeleyip tek tek üzerine kendi fikirlerinizi belirttiğiniz için çok mutlu oldum. Yorumunuzu geç fark ettiğim için tekrar üzgünüm. Teşekkürler.

      Sil
  6. Bence saf kötü diye bir şey var ve bunu görüyoruz etrafımızda. Ama saf iyi var mı ben de bilmiyorum. Anlatım gücünün çok kuvvetli olduğunu söylemiş miydim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Bunu duyduğuma sevindim. :)

      Sil
  7. dürüst olduğun için teşekkürler yazı gayet başarılı olmuş

    YanıtlaSil
  8. heey hoşgeldin blogunaaa :)

    YanıtlaSil
  9. En çok kendini seviyor olman çokların çok iyiydi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar