O çocuk benim kafamda.

Belki  de bunu yazmalıyım.
Belki de  bunu yazmamalıyım.
Böyle bir şey nasıl yazılır?
Nasıl taşınır?

Boğazımı kurutan...
Ben en çok...
Ben en çok çocuklara kıyamam.
Ben en çok çocuklara ağlarım.
Belki de yalnız, çocuklara!
Çünkü çocuksan savunmasızsın,
Çünkü çocuksan savunulmaya ihtiyacın var.
Fakat bu ihtiyaca kör gözlerle çevrili ise çevren,
O zaman hemen büyümen lazım.
Büyü çocuk,
Ben büyüdüm.

*

Dün...
Bakırköy...
Bir sınav sonrası...
Bir mağaza...
Bir "anne"
Bir kız çocuğu!
Bir ben,
Onlarca insan!
Kasa kuyruğundaki insanlar...
Önümde bir "anne" ve şeker yerine dayak yiyen bir çocuk...

*

"Gördük sınavlarını!" diye bağırdı kadın, "Çalışmıyorsun!!!"
Çocuk bir şey mırıldandı ama duyulmadı, 'gık' diyemeyecek bir hali var. 
Kadın birkaç adım ileri gidip mağazada dolaştı.
Çocuğun tam arkasından, "Her şey sınav değildir." dedim, duydu, başını biraz yana çevirecek gibi oldu ama durdu. Kadın geldi.
Kadın hayatımda gördüğüm belki de en sert vuruşu yaptı ve kendi çocuğunun kafasına lap diye vurdu. O 'lap' sesi sahiden duyuldu! Donakaldım. Kadın yine birkaç adım uzaklaştı. 
"Ne yapıyorsunuz?" dedim, duymadı. 
Çocuğun başına dokundum, yüzü biraz bana döndü, gözleri dolu, saklamaya çalışıyor. Yüzünde izler vardı, ilk değildi bu!!!
Kadın geri döndü.
"Hanımefendi, ne yapıyorsunuz? Niye vuruyorsunuz çocuğa?" dedim.
Adeta bir kaplan gibi üzerime geldi.
"Sana ne! Sana ne!!!" dedi, içindeki tüm sevgiyi çocukluğunda bırakmış bir kadın.
"Emniyet müdürlüğüne de 'sana ne' diyebilecek misiniz?" dedim.
"Derim, sana ne!" diye çıkıştı kızını kolundan tutup çekiştirirken.
"Ne demek sana ne? Çocuk daha o! Niye vuruyorsunuz, vurmayın!" dedim hayretle.
"Hak etti." dedi, çocukluğundaki sevgiyi büyüklüğüne taşıyamayan bir kadın.

Kızını çekiştirip sırada ilerilere gitti. Şimdi fark ediyorum, aramızda büyük bir boşluk oluştu. Etrafıma baktım. Kimsenin umurunda değildi. Yer ayaklarımın altındaydı fakat değildi sanki, endişeyle doldum, titredim.

"Pekala! O zaman fotoğraflarınızı çekeceğim." diyerek telefonumu çıkarttım ve kadına doğru giderek kamerayı suratına tuttum ve fotoğraflarını çektim.

Umurunda değildi.

Umurunda olan tek şey içinden yerlere kadar saçılan nefreti, öfkesiydi. Neye bu kadar öfkeliydi? 
Tabi ki çocuğuna. Birkaç adım ileriye giden çocuğuna bağırdı yine, "Gel buraya!!!"

Çocuk hemen koştu yanına. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki, ağlamak birikmiş içine. Onun da fotoğrafını çektim aceleyle. Boş olan kasaya gittiler. Yanlarındaki kasaya geçtim. Elimde bir isim, herhangi bir adres olmadığından dolayı kasadaki kadına kamera kayıtlarını sordum, o alanı çekiyormuş. Çünkü elimdeki fotoğraflar bir şeyi ispat etmezdi, zaten elim titrediğinden bir fotoğraf bulanık çıkmış. Kayıtları herkese veremezlermiş ama Emniyet alabilirmiş. Kadın ve çocuk bir anda kayboldu, etrafıma baktım göremedim. 

Mağazadan çıktım, etrafa baktım, bir sürü insan, kalabalık.

Elimde isim yok.
Adres yok.
O çocuk benim kafamda. 
Bu beni mahvediyor.

Hayatımda belki de ilk kez tansiyonum düştü, sanırım olan buydu. Nefes almak bile güç geldi, arabaya binip hemen eve gittim, merdivenleri dakikalar sonrasında çıkabildim.
"Kendime geldikten sonra," dedim, "o ismi de o adresi de bulacağım."  
Yapabileceğim ya da birilerinin yapabileceği ne varsa yapılmalıydı. 
"Dur!" denmeliydi. 

Birilerine anlattım bunları. Birkaç tane, "Sen ne yapabilirsin ki?" duydum, "Sen niye karışıyorsun?" Bu daha da kötü hissettirdi. Çünkü insanlar, hiçbir şey yapılamayacağını sanıyor. Hiçbir şeyden haberleri yok.

Soğukkanlılığıyla övünen ben, dün Bakırköy Özgürlük Meydanında soğuk kanımı bıraktım. Belki de en sevmediğim duygudur, çaresizlik. Ama benden daha çaresiz biri vardı, kafamda. Benden daha savunmasız, benden daha üzgün, daha... çocuk.
SIR: Sır değil ama çocukların da hakları var.

Yorumlar

  1. Sizi çok iyi anlıyorum, efendim.
    Böyle şeyler görmek yürek parçalıyor, bilirim.
    Ve müdahale etmeniz, bir şeyler yapmaya çalışmanız... Yüreğinize sağlık!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anladığınızı biliyorum, duymak da iyi.
      Sağolun, efendim.

      Sil
  2. Bu hissi biliyorum. Kimse hiçbir şey yapmaz. Asıl suçlu o bir şey yapmayanlardır aslında. Sen çırpınırsın, diğerleri, "Boş ver" der. Bu ülkemizdeki durumu özetliyor bence. Kimse hiçbir şeye tepki göstermez.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, çok haklısınız...
      Esasen, ülkeyi aşıp Dünya için de söylenebilir şeyler, diyebilirim.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar