Zaman Tuşu


"Bir tuşa basıp zamanı geriye alıp ufak değişiklikler yapabilir miyim?"
"Hayır."
Gözlerimi devirdim.
"Bu gerçek bir soru değildi! Yapamayacağımı biliyorum!"
"Ee ne zırvalıyorsun o zaman?"
"Bunu sorması bile o kadar rahatlatıcı ki! Olma ihtimali! Öyle bir tuşun olmasını öyle çok istiyorum ki! Aldığın kararlardan hiç pişmanlık duyduğun oldu mu?"
"Olmuştur elbette!"
"Peki bu kararların sonuçlarını düzeltebilecek bir tuş varken,"
Beni yarıda kesti.
"Yani zaman tuşu var mı?"
"Tam olarak öyle değil. Yani en azından kararları bir ölçüde iptal etme tuşu gibi bir şey ama ben tuşa bassam da tuş çok geç çalışacak."
"Peki basmayı denedin mi?"
"Çoktan bastım bile! Dedim ya, uzun sürecek."
"Ve bir zaman tuşuna ihtiyacın var, öyle mi?"
"Evet, geriye ya da ileriye almaya ihtiyacım var. Zamanı ileri sarmak mı daha zor yoksa geriye mi? Bence..."
Yine kesti. Hem cümlemi, hem beni, hem de nefesimi.
"Bence geriye almak daha zor ve öyle bir tuş olmadığına göre biraz sabredip zamanın kendiliğinden akmasını bekleyebilirsin."
"Dedektif!!!"
"Ne? Ne oldu?"
"Yine aynı şeyi yapıyorsun!!!"
"Ne yapıyormuşum?"
Sinirle soludum.
"Ne kadar sabırsız bir insan olduğumu ve bu sabırsızlığın beni stresle yakıp kavurduğunu bilmezden geliyorsun ve bu beni gerçekten sinirlendiriyor."
"Bu kadar aptal olmak zorunda mısın? Zaman tuşu diye bir şey yok ve bunu kabullensen iyi edersin. Ha, bir de her şeyi bu kadar kafana takma. Takma yoksa kafana taktıkların seni bir gün öldürecek!"
"Elimde değil!"
"Her şey elinde, her şey!!!"
Başımı iki yana salladım. Devam etti.
"O kadar ufak, saçma şeyler için zaman tuşuna ihtiyaç duyuyorsun ki... Daha bunun bile farkında olmadığına eminim!"
"Yanılıyorsun. Beni esas mahfeden bu ufak, saçma şeyler! Ufak ve saçma görünen şeyleri kontrol etmek çok daha zor ve zaten anlaması imkansız! Bu yüzden o lanet zaman tuşuna ihtiyacım var, diyorum sana."
Kaşlarını kaldırıp gözlerini bıkkınlıkla yumdu.
"Ama öyle bir tuş yok!"
Diye isyan ederek gözlerini açıp yüzüme bön bön baktı.
"Anlamıyorsun değil mi? O tuşun olmadığını bilsem de ona ihtiyacım olduğunu da biliyorum."
"Üzgünüm. Sadece insan olduğunu kabul edip zamanı işini yapması için rahat bırakmalısın."
Başımı iki yana salladım.
"Eminim birileri ışınlanmayı da zaman tuşunu da icat etti ve sadece kendisi için kullanıyor."
"Sen delirdin mi? Böyle bir şeyi sen icat etsen kimseyle paylaşır mıydın?"
Omuz silktim.
"Hayır." diye mırıldandım, "Ama yine de bu haksızlık!!!" diye çığırdım.
"Ne haklılık ki!" diye çığırdı o da hemen ardımdan.

Gözüm korksa da birkaç saniyelik sessizliğin ardından konuştum.
"Pekala, yine de o lanet zaman tuşunu istiyorum!"

Karanlıktaki sandalyesinden kalktığını duydum. Sandalyeyi elleriyle sımsıkı tutup sertçe duvara fırlattı ve buna rağmen sakin sakin yürüyüp uzaklaştı. Asaleti her zamanki gibi üzerindeydi.

"Ey zaman tuşu, keşke kulakların olsa ve çınlasa."
Fısıldadı.
"Başka bir bedene geçeceğim sonunda!"
"Seni benden başka kim kabul eder acaba!" diye umursamaz bir tavırla ben de ayrıldım sandalyemden.

Büyük kırmızı bir tuş...

Her zaman öyledir.
Ama nerede?


"Burada olmadığı kesin."
İçimdeki Dedektif

Yorumlar

  1. Efendim, dönüş muhteşem oldu gerçekten!!! :) Bir an olsun ekrandan ayrılmadan okudum.

    Şu zamanlar o tuşu boşverip, zamanı rahat bırakıyorum sanırım :)

    Pişmanlıklar.., hiç bitmeyecek. Ve bir de, bence de büyük haksızlık!..

    Küçük, komik sahneleri kaçırdım sanmayın. Kaleminize sağlık!!! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz en iyisini yapıyorsunuz o tuşu boşvermekle. :)
      Hiç bitmeyecek pişmanlıklara... :)
      Kaçırır mısınız, efendim, hiç sanmam! :D
      Çok teşekkkür ederim!!! :)

      Sil
  2. Güzel düşüncelerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. :)

    Küçük bir yanıt: Açıkçası ben eklemedim, blogumu açtığımdan beri hep vardı, şablona aittir diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  3. Rica ederim, keşke yardımcı olabilseydim. :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar