Noktasız Sonsuzluk


Haziran bitiyor. Dur, bitme! Sen bitmeden söyleyeceklerim var. Dinle!

Biz işte bu yüzden ölüyoruz. Birbirimize bakmıyoruz. Telefonlarımızın, bilgisayarlarımızın şarjları tükenirken bizimki de tükeniyor. Ama biz elektronik cihazlarımızı taktığımız gibi bir şarj cihazıyla kendimizi de prize takamıyoruz. Bunu yapamıyoruz ama hala birbirimize bakabiliriz. İşte o zaman şarj olmaya başlayabiliriz. En azından bir yaşam belirtisi gösteririz.

Ben ışıklara bakmak istemiyorum. Şu havai fişekler var ya, hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Benim derdim hep insanlarlaydı. Çünkü öyle bir zamanına tesadüf ettim ki insanlığın... Kendisine bile sadece aynadaki yansıması aracılığıyla bakan bir insanlığa denk geldim. Dünya'ya bakınca gözü bozulan bir insan yığınının ortasına düştüm. (Evet, Dünyaya değil Dünya'ya! Gezegen olan hani!)

Hep şikayet ediyorum. Değil mi? Kendim çok mu farkındayım bir şeylerin? Bilmiyorum. Ama insan şikayet etmeden yapamıyor galiba. Bir şeyler beni huzursuz ediyor. Bunların farkına varıp içimde tutmak zorunda hissetmiyorum artık kendimi. Belki bir şeyler değişiyordur. Evet, elbette değişiyor. Ben değişiyorum. Yine de simetri takıntısından kurtulamayacağım. Çünkü bir şeylerin yamuk yumuk olması, birbirine eşit olmaması aklımı kurcalıyor. Her neyse bundan bahsetmeyeceğim. Az evvel yine yazdıklarımı sağlı sollu iki yana da eşit yaslı hale getirdim. Tamam, başka şeylerden bahsedeceğim.

Bir dakika! Bir şeylerden bahsetmek zorunda mıyım? Çünkü gidip saçlarımı kurulamam gerekiyor. Bunu yazmak istemiyordum ama işte yazdım. Çünkü kurulamayı istemiyorum. Ama üşüyorum. Sıcacık bir günün ortasında bile kurulamak zorundayım. Konu saçlarım değil. Bir konum olmak zorunda da değil. Doğrusunu duymak istersen bazen düşüncelere dalıyorum ve bir şeyler parmaklarımın arasından bana huzur verircesine akıp gidiyor. Sonra biri geliyor ve beni bölüyor. İşte o zaman saçlarımdan bahsetmeye başlıyorum. Ne yaparsam yapayım o anlara dönemiyorum. Çünkü bir karmaşanın içinde yaşıyorum. Kaos! 

Kaosun birçok çeşidi var. En fenası hangisi bilmiyorum. Sadece bir fikrim var. Kalabalık bir sessizlik. İşte benim için en korkunç kaos bu. 'Kaos' kelimesini seviyorum. Bir şeyleri tek kelimede anlatmamı sağlayan bütün kelimeleri seviyorum. Yani, sanırım. Sence de harika değil mi? 

Bana on dakika ver.

*

On dakika mı demiştim? on gün oldu ve sen hala beklediğinin farkında değilsin. bu sırada neler oldu biliyor musun? Benim çılgın bilgisayarımın 'caps lock' tuşu emekliye ayrıldı. Şu an çıldırmak üzereyim. Almayacağım, yeni bir bilgisayar almayacağım! -ünlem çalışıyormuş- tek tek bütün cümlelerin baş harflerini ekran klavyesiyle düzeltmem gerekse bile! -sevgili ünlem sana bayılıyorum, bütün bu şiddetli işkolik halin çok tatlı! Buna rağmen hala 'caps lock' tuşuna basmaya devam etmekten kendimi alamayarak yazmaya devam edip umuttan yoksun bir paragraf iliştireceğim aşağıya.

Shift! Sen muhteşem bir tuşsun! Yeni Caps Lock'ım olduğun için teşekkürler!

*

Bir şeylere tutunmaya çalışıyorum. Ne yaparsam yapayım ellerim kanıyor. Bırakmak istiyorum. Bu hisle öyle sarmalanmışım ki nefes alamıyorum. Bırakmak ve yok olmak istiyorum. Acı içindeyim. Kıvranıyorum. Ölüyorum. Yine de bırakmıyorum. Nereye tutunursam tutunayım bir anlamı yok. Yaşamımın ve yaşamamın bir anlamı yok. Bulamıyorum. Her saniye acı veriyor. Yutkunamıyorum. Damarlarım şişiyor. Midem bulanıyor. Yapamıyorum. Olmuyor. Zorladıkça nefret ediyorum. Beynimdeki bir şey bana çok fazla geliyor. İki evrenin arasında sıkışıp kalmış gibi hiçbir yere adapte olamıyorum. Tam değilim. Yarım, eksik, noktasız. Bir yere varamıyorum ve yarını kuramıyorum. Ne yapacağım? Bu iğrenç acıya katlanamıyorum. Noktasızlık sonsuzluğa vardırabilir mi insanı? Yoksa eksikliği mi çoğaltır? Bilmiyorum fakat sonsuz bir karmaşanın içindeyim. "Her şey her şeye değmektedir."*

Belki de plansızlık daha iyidir. Belki de plan yapmak anlamsız. aslına bakarsan planları uzaya fırlat. Çünkü onlar epey yersiz şeyler. Nereye koysan yerinde durmuyor. Önüne, arkasına, sağına, soluna hep bir şeyler sıkışıyor ve ya mahvoluyor ya da yerini başka şeylere bırakıyor. Her neyse! Evet, her neyse. Kocaman bir her neyse. 'Her neyse'yi de seviyorum ve sanırım plansızlığa büyük bir adımın en sağlam köprüsünü kurmamda çok önemli bir rolü var.

Günlük... Uzun zaman tuttuktan sonra uzun zamandır tutmadığımı fark ediyorum. Neden? Çünkü omuz silkmeyi öğretiyorum kendime. Hem de esrarengiz bir şekilde yok olan (kaybolan değil) eşyalarıma dahil olmuşken nasıl devam edebilirdim ki! Bir de masumiyetin ve dürüstlüğün ve daha birçok utanç verici konunun belgesi olma niteliği taşıması var tabi. Evet dürüstlük bile bazen utanç verici olabiliyor. Kendisine yalan söyleyen bir insan olamamanın bir getirisi ve kendi kendinden çekinmenin getirisi. Komik. Trajik! Hayır! Trajikomik!

*

Şimdi sadece bir insanın tam olarak neyden bahsettiğimi bileceği bir şeyler karalayacağım.

Biliyor musun, bu gezegende hala hayallerine sımsıkı sarılan insanlar var. Hala umut eden insanlar var. Bir gün o hayalleri gerçeklikle harmanlayamayacak olsa bile o hayaller o insanları hayatta tutuyor. Tıpkı bir zamanlar beni hayatta tuttuğu gibi. Şimdi ise araftaki bir hayatın içinden yazıyorum. İşte geçen zamanlarda bunun bir örneğiyle karşılaştım. Ona ne söyleyeceğimi bilmediğimi fark ettim. Uzunca bir süre düşündüm. Hayal ettiklerin gibi olmayacak, demeye dilim varmıyor, bana söyleyenler gibi. Fakat hangisini yapmanın iyi olacağını biliyorum. Fayda sağlamayacağını bildiğim gibi. O insan bana ilham oluyor. Çünkü hayal kuruyor ve gerçekleştirmek için gerçek emekler veriyor. Bu tahmin edip edebileceğinden de harikulade mühim bir şey! Hayal kurmak ciddi ve emek isteyen bir iş. Biliyorsun. Herkes yapamaz.

Sanırım kelimeleri bir şekilde bir araya getirip ona işin gerçek yüzünü ve hayal yüzünü anlatacağım, diye düşündüm. Öyle de yaptım. Sonuçta kararı tıpkı benim verdiğim gibi kendisi verecek. Belki birkaç senelik bir hayalin içine dalacak, belki o hayal bir ömür sürecek, belki gerçekleşecek, belki de sonunda o hayalin içinden gerçekte yaşadığımız gezegenin asfaltına yüzünü çarpacak. Fakat her şey arzularıyla var olacak ve ne olursa olsun sonunda iyi olacak. Biliyorum. Evet, senden bahsettiğimi bildiğini  de biliyorum. İşte bu yüzden iyi olacaksın. Bir insana ilham olduğunu bilerek yaşa! Çünkü zamanda yolculuk yapıp birkaç sene önceki kendimle konuştuğumu hissettirmen inanılmaz bir deneyimdi!

Asfalta yüzünü çarpmak sandığın kadar kötü bir his değil. Bir şeylerin farkına varmanın en kısa ve basit yolu. Bu yüzünden sonunda iyi olacağını biliyorum. Çünkü bizim gibi insanlar her koşulda kendisine iyi bir yol bulabilir. 

"Güç seninle olsun!"

*

Sevgili Haziran, bensiz bir ayı nasıl geçirirdin bir düşünsene! Suratını ekşittiğini görür gibiyim. Daha sonra veda etmeyeceğimi biliyorum, tekrar görüşeceğiz. Bu kez pek Haziran'a benzetemedim seni fakat bu halini daha çok sevdim: Asi!

Asiliğimle,

SIR: Sonsuzluğa olan takıntıma bile takıntım var.

Yorumlar

  1. İçini boşalttığın ilgin bir yazı ama en çok Amelie görselleri hoşuma gitti çok severim de :)

    YanıtlaSil
  2. Ah! Tuşların tıkırdamamasından -ya da çalışmamasından ve özellikle asfaltlardan nefret ederim. Asfaltlardan daha çok nefret ederim.

    Asilik mi, başka bir şey mi bilemem.., yalnız düşüncesizliklere daldığım vakitler oldu, olur olmadık yerlerde ve zamanlarda. Evet, tam da Haziran'da. Kendime öğrettiğim şeyler arasında şunlar vardı ama her neyse yahu!

    Uzun süreli kaosların kısası: Pembe Bulutlardan veya Turuncu Gezegenlerden dünyaya ve onun asfaltına düşeceksem eğer, rüzgarın tadını çıkarıp asfaltı unutmak güzel. Belkiler güzel, belki asfalt diye bir şey yoktur. Yoktur.

    Şarkıları duyuyorum, ya siz? Rüzgarın sonunda ne olursa olsun.

    Kaleminize sağlık!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün fark ettiğim üzere sizin de yorumunuz dahil bloguma gelen birçok yorum spam klasörüne düşmüş ve bu durum senelerdir devam ediyormuş. Bu sebeple yorumunuzu geç fark edip geç yayınlayıp geç yanıtladığım için çok üzgünüm ve değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Fikirlerinizi okumak çok güzeldi. Şarkıları duyuyorum. :)

      Sil
  3. Bence diğer geçmişten gelen yorumuna yazdığım yanıttan beni çok iyi anlamışsındır ki bu yorumun da spam klasörüne düşen bir yorumdu ve bunu bugün fark ettiğim için çok üzgünüm. Yorumunu okumak da bana çok iyi geldi ama bu kadar geç fark etmek de bir o kadar kötü hissettirdi. Ama anlayışla karşılayacağını biliyorum. Yorumunla, yazdığım bu yazıyı tekrar yaşamamı sağladın.

    Sevgilerimle,

    YanıtlaSil
  4. Ben teşekkür ederim mazur gördüğün için. :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar