%20 İNDİRİME GİREN UMUTLAR

"Ölü topraklardasın. Benim topraklarımda. Bu yüzden adımlarına dikkat et."

Sana da oluyor mu? Nefes alamıyorum. Bazen öyle tıkanıyorum ki. Nefes almaya çalıştıkça boğuluyorum. Almaya çalıştığım nefesler tek tek boğazımda sıkışıp kalıyor. Bir boşluğun içinde süzülüp duruyorum. Sabahları mutlu, öğlenleri umutlu, akşamları belirsizim, geceleri ise bir uçurumun ucunda buluyorum kendimi. Sanırım atlıyorum sabahlara.

Biri bana dedi ki, "Umutlu şeyler yaz. İnsanlar motive edici şeyleri okumayı seviyor.". Bende kimseye dağıtacak umut kalmadı, diyemedim. Kendime bile kalmadı. İnan bana insanları motive etmekle hiç ilgilenmiyorum. Ne halleri varsa kendileri görsünler. Umut mu? Umut artık bende yetişmiyor. O motiveye bayılan insanlar yemyeşil doğamı yerle bir edip kurak bir diyara çevirdiler. Umudu da bir zahmet marketten satın alabilecekleri bir şey sanmasınlar. Yapabiliyorlarsa kendileri yetiştirsinler. Ben yapamam. Benim inancım kalmadı yaşama. Umut ne ki...

Bir serzenişe hazırlıklı olun. Çünkü çaba gösteriyorum. Kaçmıyorum. Buradayım. Hayatımda ilk kez kaçmıyorum. Bu nedenle ne kadar saçma yazılar yazıyor olsam da bir şans vermelisiniz. Biliyorum, kimse kimseye şans vermek zorunda değil. Ama istiyorum. Artık birçok şey umrumda değil. Ama şans umrumda. Şans önemli. Gerekli. Hayati bir mesele.



Karışık kuruşuk bir 
şeyler söyleyeceğim. 
Benden düzen bekleme. 
Çünkü ben ya çok dağınık 
ya da çok düzenliyim. 
Ortası yok bende.

Hani önceden zaman geçmiyordu ya. Şimdi geçiyor. Akıp gidiyor ama ne yöne doğru gidiyor bilmiyorum. Umrumda da değil. Bu iyi bir şey mi? Aman, bu da umrumda değil. Bugün de bu notu bıraktım kendime. Düşünmemeyi öğrenebilir misin? Çünkü düşünmeyi öğrendiğinden bu yana canın canından çıkıyor. Montumun şapkasını taktığımda bütün dünyadan izole oluyorum. Çünkü o bir rüzgar geçirmez.



Papatya görünce hep çocukluğumu hatırlıyorum. Her yerde papatya vardı, tüm çimenler papatyalarla doluydu. Şimdi niye çimenlerde papatyalar açmıyor? Böyle harikulade bir şey niye yok? Ben çimenlerde papatyaları, sarı çiçekleri, uçuşan çiçek tozlarını ve uğur böceklerini görmek istiyorum. Ama göremiyorum. Çünkü yok. Varsa da çok uzaklarda bir yerde. Ben oraya gitmek istiyorum. Uzağa. Çiçeklerin çimenlerde yetiştiği diyarlara gitmek ve kalmak istiyorum. Ama işte buradayım. Bu nefesini tutmak gibi bir şey. Nefes almanın ne kadar güzel, rahatlatıcı bir şey olduğunu biliyorsun ama tutuyorsun. Bu kendimize yaptığımız en büyük haksızlık.

Sonuç olarak benden sonuç da bekleme. Ben sonuca varamıyorum. Girişi zorlukla hallediyorum, gelişiyorum, gelişiyorum ve sonsuza dek gelişiyorum. Sonları sevmiyorum. Biliyorsun. Sonuçlar da buna bağlı bir son. Tamam mı? Tamam, de. Çünkü şu sıralar hiçbir şey tam değil. Çabalıyorum ama kendi kendime haksızlık edip duruyorum. Ne yaparsam yapayım hiçbir şey yapmamışım gibi hissediyorum. Sanki hiç mücadele etmiyormuşum gibi. Sanki uyanıyorum ve uyuyorum. O 'ara'da bir şey olmuyor. Ama öyle olmadığını ve bir şeyler yaptığımı biliyorum. Yaşıyorum ama hissetmiyorum. Bütün mesele bu.

Kendimi çözdüm, diyorum.
Yanılıyorum.
Biri beni çözsün.
Çözülmeye ihtiyacım var.

Anlamadığım şeyleri sevmiyorum. Şu sıralar da kendimi anlamıyorum. Bu yüzden kendimi sevmiyorum. Neyden rahatsız olduğumu bulmam lazım. Yoksa yaşayamayacağım.

SIR: Kışta kaldım ben.
Senin üstünden mevsimler geçti.
Ben kışı atlatamadım.



Yorumlar

  1. Bu dünyada beni mutlu edebilen nadir ve naif insanlardan birisin. Ki bu bir elin parmaklarını geçmiyor. Öncelikle bunun için teşekkür etmek istiyorum. Sonra da yazılarımı okumaya değer kıldığın için.

    "Bu aralar sanki bir şeyleri tuttuğum için sürükleniyorum ama bırakırsam da düşecekmişim gibi hissediyorum." diye yazmışsın. Seni o kadar iyi anlıyorum ki. Tuttuğumuz şeyler sürüklüyor bizi ve belki de bıraksak tutunacak daha iyi şeyler bulacağız. Ama düşmekten korkuyoruz. Yine de yorulduk işte. Belki bir gün bırakırız. Belki düşmek, sürüklenmekten daha iyi bir seçenektir.

    Sevgili daimi okuyucum,
    sana ne kadar teşekkür etsem yetmeyecek, biliyorum. Ama buna devam edeceğim. Beni dinlediğin için teşekkür ederim. Benimle konuştuğun, benden hiçbir fikrini esirgemediğin için sana minnet doluyum.

    Sonsuz sevgimle, :)

    YanıtlaSil
  2. Bazen sadece hayatı akışına bırakmak gerekir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akışına bırakmak büyük yetenek.
      Okuduğunuz ve yorumunuz için teşekkür ederim.

      Sil
  3. Akışına bırakılan her acı nehirlerinizde elbet karşısınıza çıkacaktır çünkü bıraktığınız yine kendi suyunuz ve elbet yolunuz o akıntıya düşecek. Düşünmemeyi öğrenmekten ziyade kendini doyurmayı bilmeli insan. Ruhunu ve eksik yanlarını hiç bıkmadan beslerse, en acı ve dayanılmaz denilen anların üzerinden tok bir irade ile gelmek güzel olacaktır. Acıyı sevmek olmaz, kaldırıp atsan yerinde duramaz.. Mühim olan onu yaşayabilmektir, cesur bir beyin ve tok bir kalp ile.

    Serzenişlerinizi anlayabiliyorum fakat içinizi kötü eden her duygu yaradılışınızda saklı. İnsanın devası yine insandan gelir. Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün fark ettiğim üzere sizinki de dahil bloguma çok önceden gelen birçok yorum spam klasörüne düşmüş. Bunu geç fark edip yorumunuzu geç yayınlayıp geç cevapladığım için gerçekten üzgünüm. Kıymetli yorumunuz için teşekkür ederim.

      "İnsanın devası yine insandan gelir." demişsiniz, bu son zamanlarda duyduğum en güzel sözlerden biri. Fikirlerinizi benimle paylaştığınız için teşekkür ederim.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar