Gezegenin Silgisi

Size bir insanı altüst edebilecek birçok şeyle karşılaşacak kadar uzun bir yaşamı olduğunu söyleyebilirim. Nereden bakarsanız bakın size yeni bir sorunla gelebilirim. Hangi sorunu halledersek edelim mutlaka listenin geri kalanıyla yola devam etmemiz gerekecek ve liste sonsuza programlanmış. Bir insan hayatı bütün sorunların üstesinden gelebilecek kadar uzun değil. Bu kadar fazla insanın olduğu bir gezegende sorunların ardı arkası kesilmiyor. Herkes birbirine değiyor. Afrika'nın hiç bilmediğiniz bir bölgesinde hiç tanımadığınız bir adamın sizin hayatınıza etkisi olduğunu söylesem bana ne dersiniz? 'Kelebek etkisi' mi? Ah, bu teoriye gerçekten bayılıyorum. 

Son birkaç senedir hayatımda hiç ama hiçbir şey yolunda gitmiyor. İlk nerede düştün, diye sorarsan, sanırım umudumu yerden toplayacak gücü kendimde bulamayıp zayıflığımı kabul ettiğimde, derim. İnan bana çok denedim. O kadar çok denedim ki. Sorunları çözmek için yüzlerce, binlerce kapıyı zorladım ama kapılar asla açılmadı. Yoruldum. Hayatı ittirmekten, çabalamaktan, hayal etmekten ve gerçekleştirmeye çalışmaktan çok yoruldum. Hayal ettiğim hayatın kıyılarında dolaştım ama şimdi, şu an kıyılarında bile değilim. Bir gün o okyanusta yüzüp biraz su yutacağım. İliklerimde hissediyorum. Umarım doğru şeyi hissediyorumdur; zira hayallerimi yıkmak istemem. 

Bazen kendimi uçsuz bucaksız yemyeşil bir tepede hayal ediyorum. Arkamda küçücük bir ev. Kutu
gibi evleri hep sevdim, bana kendimi güvende hissettiriyor. Bu bana o kadar huzur veriyor ki... Hani insan yaşamın içinde çok ama çok sıkıştığında gözündeki tüm perdeler kalkar ve esas istediği şeyin farkına varır ya, öyle bir şey işte bu benim için. Artık kaygılanmak istemiyorum, düşünmek istemiyorum, havayı içime çekmek istiyorum kayıtsızca ve amaçsızca. Bir amaç uğruna yaşamayı bırakmak istiyorum. Çünkü sandığından daha uzun süredir kendime amacı ilke edinip yaşamı zehir ettim. Evet, bir hayatın amacı olmalı, diye düşündüm hep. Ama ya olmak zorunda değilse? Ya sadece o temiz havayı içine çekmek için yaşayıp gitmen de yeterliyse? Ya esas amaç oksijense? 

Boyumun ulaşamayacağı raflar için çok çabaladım ben. Ama artık sadece keyif aldığım şeyleri yapmak istiyorum. Saklamadan ve saklanmadan. Bunun bir yerlerde mümkün olduğunu biliyorum. Ama şu an, yürüyüp geldiğim bu noktada bu da bir hayalden ibaret. Çok fazla düşünüyorum, biliyorsun. Her şeyi, evrene dair her şeyi düşünüyorum. O kadar çok şeyi aynı anda düşünüyorum ki bir şeye kendimi adayamıyorum. Sonunu getiremediğim bir yığına eklemeler yapıyorum sadece. Belki de bu yüzden amaçsız yaşanamayacağını düşündüm. Kendime yeni amaçlar ekledim. Dünyada bir iz bırakmak istedim ve bunu yazarak yapmak istedim. Ama şimdi bunun bile yüzyıllar sonra yok olacağını biliyorum. Kabulleniyorum. O halde neden yazmaya devam ediyorum? İşte bu amaçsızlıktır. Bir şeyi değiştirmeyeceğinin farkına vararak ve buna rağmen gerçekten istediğin şeyi yapmaktır. Belki de yazmak insanlara dokunmaktır. Herhalde bu hayatta bana en çok keyif veren şey de tam olarak bu. Dünyanın en güzel terapisi; yoktan var etmek. Bu müthiş hissettiriyor. 

*
Umut taşımayan insan olur mu? Bir yerlerimde umut taşıyor muyum hala? Bu umut bana mı ait yoksa taşımakla yükümlü olduğum bir şeyden mi ibaret? Henüz bilmiyorum. Dürüst olmak istiyorum. Yalan söylemek istemiyorum. Çoğu insan yalan söylememi istiyor ya da bekliyor. Hayatta yalan söylemeyecek kalınamayacağını düşünüyorlar. Bunu yapamıyorsan da senden en azından saklanmanı istiyorlar. Ama ben saklanmak da istemiyorum. Yorucu ve hiçbir anlamı yok. İnsan neden yalan söyler? İzi kalmayacak. Neden saklanır? Bulunacak. 

Dürüst olayım; gücüm kalmadı. Ne için savaştım da yoruldum, değdi mi bilmiyorum. Değdiğini düşünmüyorum. Yok yere verdiğim savaşlardan galip çıkamadım ben. Ezildim, ezildim ve toza bile dönüşemedim. Artık çabalamak için gücüm yok; isteğim de yok. O yüzden ne yapacağımı bilmiyorum. Bu histen kurtulabileceğimi düşünmüyorum. Ama kendim dışında her şey için savaşacak gücü buluyorum. Buna ben bile şaşırıyorum, gezegen. İnsan kendi için bulamadığı gücü nasıl başkaları için eliyle koymuş gibi bulur, bilmiyorum. Başkalarının sorunlarına otomatik çözümler yaratabilme kabiliyetine sahip olduğumu düşünmüşümdür hep. Ama sıra kendime geldiğinde sadece anlık ve geçici çözümler bulabiliyorum. 

(Sadece bir gün sonrasını bekle.) 

Hani bir keresinde amacımı kaybettiğimi söylemiştim ya... Aslında amacımı kaybetmemişim. Ben aslında gerçek bir amaca hiç tutunmamışım ki... Gerçek dünyayı hiç görmemişim. Gerçek olan her şeyle yüzleşmeye korkmuşum hep. Fark etmeden kendimi bundan korumuşum. O yüzden de bağışıklığım oluşmamış. Gerçekliğin ilk tabakasında ölümcül virüsle karşılaşıp sekteye uğramışım hemen. 

"Yapamıyorum." 

Ah, bu tek kelimelik cümle canımı o kadar yakıyor ki... Bu kelimenin nasıl bir acıyla ağzımdan çıktığını bilemezsin. Yüzlerce kez tekrarlıyorum, işin içinden çıkamıyorum. Yapamıyorum ve bitiyor. Her şey; şimdiye kadar içimde taşıdığım benliğim, beni ben yapan her şey bomboş bir şeye dönüşüyor. Bununla ne yapacağımı bilmiyorum. Üzülüyorum. Tarifi imkansız bir şey bu. 

(Bir gün sonrası) 

"Yapabilirim." 

Güçlü bir cümle. Yapabilirim ve yapacağım. Başaracağım. Şu an çok rahatladım. Bütün o güç, bütün o rahatlama hissi sadece tek kelimelik bir cümlede saklıymış ve ben bunu kendimden saklamışım. Ama artık bunu kendime yapmayacağım. Çünkü enteresan bir şekilde fark ettim ki umut ettiğim zamanları özlüyorum. Umut ekip biçtiğim, hasat ettiğim zamanlar içimde koskoca bir dünyayı taşıyabiliyordum. Şimdi yeniden o dünyayı kucaklıyorum. Dünyanın bana sarıldığını hissediyorum; yumuşak elleriyle sırtımı sıvazlayışını, öpücüklerini yanaklarıma konduruşunu, saçlarımı okşayışını... Her şeyi hissedebiliyorum. Yeniden güçlü biri olmak için elimden gelen her şeyi yapmak ve umarım bu defa her şeyin daha farklı olmasını sağlamak istiyorum. Yapabilirim, değil mi? Çünkü bu her neyse yapmaya ihtiyacım var.

SIR: Okyanusun kokusunu alıyor musun? 
Tuzunu dilime değdirmek istiyorum. 


Yorumlar

  1. Bu bir yorum değil, bu adeta iki insanın mutlaka bir araya gelip saatlerce oturup konuşması gereken şeylerin mecburi bastırılmış hali. Gerçekten maillerime baktığımda senden geldiğini görünce o kadar seviniyorum ki, hemen açıp gülümseyerek okuyorum. Elimden geldiğince en uygun zamanı kollayıp yanıtlıyorum. Benimsediğini her cümlende daha da iyi anlıyorum. Teşekkür ederim sana, beni her duygu durumumla kabullenip anladığın, bir de üstüne kendinden bir şeyler bulabildiğin için.
    İnsanın neyi başaracağından ziyade başarması önemli oluyor bazen. Senin de bahsettiğin gibi insanlar korkuyor, herkes içinde büyük bir korku taşıyor; bir şeyleri başaramayacağına dair. Belki isteklerimiz elimizde patlar ama çabaladıktan sonra patlasa bile sorun değil, değil mi? Gerçeklik illüzyonu, deneyler... Ah, gerçekten aynı şeyleri düşünüyoruz. Ama bazen keşke bunları düşünmeyen, günlük yaşamdaki saçma sapan şeyleri düşünen insanlar olsaydık, diyorum. Parmaklarıma hakim olmaya çalışarak yazıyorum şu an, zira çok derin konular... :)
    Söylediklerinin her cümlesini tüm benliğimle onaylıyor, kendi fikirlerimi karşılıyorum. Burada olduğun için minnettarım. Sevgilerimle,

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar