Klavyenin Güç Veren Sesi ve Parmaklarımın Büyülü Dünyası

Bir şeyler düşünmekten çok yorulduğum bir zaman dilimini geride bıraktım. Bu sefer de bir şeyler düşünememe dönemine girdim. Bunu kendim istemiştim ama pek iyi bir şey istemediğimi fark ediyorum. Sanırım ortasını bulamadım. Her zaman böyle olmuşumdur. Daha önce de bahsettiğim gibi gri olamadım ben. Ortasını bulamadım. Çok düşünmek ile hiç düşünmemek arasında gidip geldiğim bir hayatı yaşıyorum. 

Kaygılı bir insandım ben. Kaygıyla dolup taşıyordum. Belki de, hayır kesinlikle gezegendeki en kaygı dolu insan olabilirdim. Arada sırada etkilerini hala gösteriyor ama buna rağmen şu sıralar daha iyi hissediyorum. Önceden olsa en ufak şeyi kafama takar bünyemin alt üst olmasına sebep olurdum. Şimdi ne zaman öyle hissetmeye kalkacak olsam, çok şey atlattın, diyorum kendime ve hiçbir şey senden daha önemli değil. Bu yüzden bir yolunu bulup işin içinden çıkıyorum sanırım. Hem biliyor musun, bu o kadar rahatlatıcı ki... Hiçbir kaygı taşımadan klavyenin tuşlarına basmaktan bahsediyorum, beğenilme kaygısı taşımıyor muyum? Ah, elbette, biraz. Ama omuz silkiyorum; sorun değil. Her şey kendimi daha iyi hissetmek için. Mesela dünyada en sevdiğim sesin klavye tuşlarına basmak olduğunu keşfediyorum şu an. Bu ses bana güç veriyor; parmaklarımla her tuşa bastığımda kendime güç yüklemesi yapıyorum sanki. Bu beni inanılmaz mutlu hissettiriyor ve gülümsetiyor. Dünyada basit şeylerle mutlu olmayı bilen insan sayısı ne kadar az, bundan haberin var mıydı?

Aslında bu aralar ne yazacağım hakkında en ufak fikrim olmadan yazıyorum. Bunu nasıl mı yapıyorum? Yani bu parmaklarda bir şeyler var, diyorum. Aklımdan geçen çok az şeyi ben daha yakalamadan yakalıyorlar. Sonucunda ortaya bir şeyler çıkıyor. İyi şeyler mi kötü şeyler mi bilmiyorum ama bir şeyler üretiyor olmak iyi hissettiriyor. Durduğumda devam etmek için çaba gösteriyorum. Bir kelime, sadece bir kelime her şeyi yeniden başlatıyor. Kelimelerin gücüne inanıyorum ben. Onlarla bir şeyleri değiştirebileceğime, yeni bir düzen yaratabileceğime, yeni bir düşünce akımı oluşturabileceğime inanıyorum. 

Hayatta her zaman günlük kaygılardan daha önemli şeyler olmuştur. Yaşam kaygısından öteye gidebiliyorsan işte o zaman gerçekten yaşamaya başlıyorsun demektir. Evet, yaşamda çok zor, çok kötü şeylere şahitlik ediyoruz, bazen bunları kaldıramıyoruz. Ama sanırım umut etmek zorundayız. Eskiden bir yazımda 'umutsuz insan nasıl olur bilmiyorum' gibi bir şey söylemiş ve bir süre sonra o umutsuz insana dönüşmüştüm. Ama şimdi yeniden hayata dair bir umudum var. İnsan sürekli dönüşen bir varlık; hiçbir zaman aynı kalmıyor, sürekli fikir değiştiriyor. Umutsuz insan da olurmuş, gayet de kötü oluyormuş. Bir süre boyunca umutsuzluktan ölüyorum sandım. Ama sanırım o günler geride kaldı. 

*
Birkaç ay sonra...

Saklandığım yerden çıkıyorum. Üzgünüm ama hiçbir şey geride kalmıyormuş. "Hayat sen plan yaparken başına gelen şeylerdir." diyor biri. Öyle doğru ki. Peki kaygı bitti mi? Arada sırada kendini çok güzel hatırlatıyor. Ama uzun bir süredir saklandığı yerden çıkmıyor.

*

Neden yazdım ve neden şimdi yayınlıyorum? Omuz silkerek bu soruyu duymazdan geliyorum. Çünkü bazı şeylerin vakti vardır; şimdi olması gerekiyordu ve işte oldu. Bazen çok düşünmemek gerekiyor. Her şeye bir cevap bulmak zorunda gibi hissetmiyorum artık... Artık bazı soruların cevaplarının olmadığına inanmak istiyorum. Eğer bir soru varsa cevabı da vardır, demekten alamasam da kendimi buna inandırmak istiyorum. Çok soruya cevap bulmaya çalışırken kendimi tükettim ben. Şimdi yapmıyorum bunu; en azından yapmamaya çalışıyorum. Gün be gün değişiyorum ve değişmeye de devam ediyorum. Bu hissi seviyorum.

Yukarılarda bir yerde klavyenin sesini duymaktan büyük keyif aldığımı söylemiştim; o keyif bu kadar zirvedeyken neden uzun zaman boyunca basmadım bu tuşlara? Bilmiyorum. Belki de anlatmaya değer bir şeyim yoktu. Hala da olduğunu sanmıyorum ama kurcalamak istiyorum şu tatlı tuşları. Bana kendimi iyi hissettiriyor. Elle tutulur bir şeyim olmasa bile kendimi çözümlediğimi fark ettiriyor. Durduğumda bile devam etmemi sağlayan bir şey var ve o şey sadece bu tuşlardan mı ibaret yoksa daha fazlası mı bilmiyorum. Belli ki daha fazlası...

Bir şeylerin hep kıyalarında köşelerinde dolaşırım yazılarımda. Hep oralardan bulduğum parçaları birleştirerek anlatırım anlatmak istediklerimi. Ama gerçek ben hiç öyle birisi değil; kıyılarından değil tam ortasından konuşan birisi, gerektiğinde bas bas bağıran. Sanırım ikiye ayrılıyorum bu noktada. Burada başka biri, orada başka biri. Belki de tamamen yazarken olduğum kişiyle ilgilidir; belki de sadece saklanmayı sevdiğim içindir. Bir süre, uzun bir süre saklandım. Şimdi de saklandığım yerden çıktım. Bu ne kadar sürer onu da bilmiyorum. Şu sıralar hiçbir şeyi bilmiyorum. Ama belki bir gün öğrenirim. Sanırım hayat beni çocukken bilmediğim şeylere bile, "Biliyorum." diye cevap verdiğim için cezalandırıyor.

SIR: Çocukken de saklambaç oynamayı çok severdim. Yakalanmayı değil; gözünü yumup geriye doğru sayan kişi olmayı hiç değil. Ama duvara koşup vuran kişi olmayı çok severdim. O kadarı da belli oluyordur herhalde.
Saklandığım Yer

Yorumlar

  1. Ben de senin harikulade yazılarını ve bu samimi yorumlarını okurken yudumluyorum o kahveyi. O yüzden yorumlarını da her zaman sakin kafayla okuyup yanıtlamayı tercih ediyorum. :)

    Ne güzel yorumlamışsın yazdıklarımı. Kim bilir, belki de saklandığını sanan ama aslında tam orta yerde sobelenmeyi bekleyen biriyimdir. Asla ukalalık ettiğini düşünmedim. Düşünemem. :)

    Gülümseten yorumun için teşekkür ederim.
    Sevgiyle,

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar.
    "Dünyada basit şeylerle mutlu olmayı bilen insan sayısı ne kadar az!.." Yazınızdan sadece bir cümleyi alarak konuyu mutlu olmasını becerebilen insanlara odaklamak istedim. Yukarıdaki cümleniz çok doğru bir tespiti ortaya koymaya yetiyor. Bazı insanları ne yapsanız mutlu edemezsiniz. Ama, klavyesinde harf tuşlarına dokunmakla çıkan şıkırtılardan mutlu olabilen insanları da kutlamak gerek.
    Çok güzel ve anlamlı bir paylaşımdı. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      İyi bir noktaya değinmişsiniz. Çok teşekkür ederim. Söyledikleriniz benim için çok kıymetli!
      Saygılarımla,

      Sil
  3. merhaba iyisindir işallah :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyiyim, teşekkürler. Umarım siz de iyisinizdir.

      Sil
  4. Selam uzun zamandır buralarda yoktum yeni bir blogla geri döndüm sizi takipteyim. Rica etsem sizde destek amaçlı bloguma uğrayıp takip eder misiniz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, blogunuza baktım ama takip etme bölümünü sitenizde göremedim. Bilginize.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar