Mutluluk Sancısı
"O kadar mutluyum ki..."
Ama bazen... Bazen hayattaki bütün güzel şeylere olan inancımı kaybediyorum. Mesela bir çiçeğe olan inancımı kaybediyorum. Kasımpatına... Sanki dünyadaki bütün kasımpatılar solmuş ve bir daha çiçek açmayacak gibi. Olsun, diyorum. Olsun... Ben güneşin doğmadığı, çiçeklerin açmadığı bir dünyayı bile kabullendim. Belki kendimi kandırıyorum ama yaşamaya çalışıyorum. Eğer kabullenmezsem nefes alamam. Kalbim şişer, göğüs kafesim patlar ve ben ölürüm.
Biri beni sevsin istedim. Biri beni sevdi. Biri beni seviyor. Ama bazen nefes alamıyorum. Birini sevmek istedim. Birini sevdim. Birini seviyorum. Ama bazen nefes alamıyorum. Bazen beni uçurumdan atacak da tutacak da gücü ona verdiğimi düşünüyorum. Ben kendi gücümü birine verecek kadar aptal mıydım yoksa aşk tam olarak böyle bir şey miydi? Ya da esasında ben sevmeyi de sevilmeyi de öğrenememiş miydim çocukken? Büyüdüm, yetişkin bir kadın oldum ama hala birinin beni sevmesine, bana sarılmasına, bana şefkat göstermesine ihtiyaç duyuyorum. Çocukken yeterince başım okşanmadığı için mi sevgiye ve şefkate bu kadar açım... Sevgiye olan ihtiyacımı şimdi sadece bir insanla mı kapatmaya çalışıyorum? Kalbimin üzerine battaniye gibi örtüyor muyum onu?
Biliyorum... Biliyorum ne kadar büyürsek büyüyelim hala sevgiye, şefkate ihtiyacımız var biliyorum. Ama bu ilaç gibi geliyor. Sanki D vitamini gibi. Bende çok az miktarda bulunan bir şeyi bulunca çıldırmışım gibi. Abartılı bir insan olmuşumdur hep duygularımda. Öfkeyse sonuna kadar çılgınca, sevgiyse dünyayı ayağa kaldıracak kadar akıllıca uçsuz bucaksız... Bir duyguya kenetlenirsem sonuna kadar giderim. İyi ya da kötü. Bu bazılarına korkutucu gelebilir ama sadece kendime zararım var. Duygularımı dışarıya çıkarırken kontrol etmeye çalışıyorum ama bazen kontrolü kaybedebiliyorum. Keskin hatlarım var, katı kurallarım, aşılmaz çizgilerim... Ama birisi hepsini çok güzel yıktı ve ben de arkama yaslanıp gülümseyerek izledim.
Bugün bir şeyi fark ettim. Ben mutsuzluktan besleniyorum. İnsanların kalbini kolayca kırıyorum sonra da panik olup özür dileyerek her şeyi düzeltebileceğimi sanıyorum. Bunu neden yapıyorum? Çünkü sevmeyi de sevilmeyi de bilmiyorum. Bilmediğim için de elime yüzüme bulaştırıyorum karşılaştığım tüm güzellikleri. Hayat bana hep acı şeyler öğretti. Ben de bundan başka beslenecek şey bulamadım. Hayatta tamiri imkansız şeyler vardır, ruhum gibi... Tamir olmadı, tamir olmuş gibi davranıyor. Bir noktada ruhum da ölebilir. Ama hala biraz umut var. Sadece kendimi her şeyde suçlamayı bırakırsam o zaman bir şeyleri yoluna sokabilirim. Bir de umursamamayı öğrenmem gerekiyor.
Bir insan tarafından sevilmenin benim için büyük bir şans olduğu gibi saçma bir fikirden kurtulmam lazım öncelikle. Bunu duysa dramatik olduğumu düşünür ama beni anlar mı? Bilmiyorum. Beni gerçekten anlıyor mu bilmiyorum. Elbette her zaman birbirimizi yüzde yüz anlayamayacağız ama bu dramatikliğimin aldığım yaralardan kaynaklandığını sezmiş bile olmalı ve bunu anlamalı... Ben hayatta sevilmekten bile daha çok anlaşılmayı istedim. Birinin beni anlaması için ömrümü veririm. Belki de gözümde büyütüyorum her şeyi, evet belki de bazen fazla dramatiğim ama insanım ve benim hiç de düzenli olmayan karmaşık bir ruhum var. Bir de sıcak kalması gereken bir kalbim. Göğüs kafesimde kalması gereken kalbim.
Kalbim ağrıyor. Mutluluk sancısı...
SIR: Bir insanı sevmekle başlar her şey ve bir insanı sevmekle biter her şey...
SIR değil: Drama iyi bir şey değil, romantik komedi kitapları okuduğum ergenliğime geri dönmek istiyorum. Her şey yolunda ya da değil. Çok umursamamak lazım. Kendimi rahatlattığım bir yazı oldu. Yani umarım olmuştur. Yazmak bana hep iyi gelmiştir, ruhuma ilaç.
Kendime sevgiyle,
Tıpkı senin yorumlarının kalbime dokunduğu gibi... :) Teşekkür ederim, sen de hep mutlu ol canım İlkay...
YanıtlaSilSIR: Hepimiz bir şekilde öğreniyoruz sanırım.
Merhaba Kardan Kadın. Seni okumayı çok özledim. Umarım iyisindir. Umarım kalbin sıcacıktır ve umarım yazmaya olan inancını yitirmemişsindir. Sana aslında uzun zamandır uğramak istiyordum. Arada bakıyordum da, acaba yeni yazı gelmiş mi diye. Bunu hayra yoracağım. Diyeceğim ki, o çok mutlu, o çok telaşlı ve bu mutluluğu yaşıyor. Artık blog yazmasına bile gerek yok! Çünkü, kendimden yola çıkarak biliyorum ki, yazmıyorsak bir şeyler yolundadır.
SilBense delice yazıyorum şimdilerde. Galiba içinde Amelie ruhu taşıyan ve hep çocuk gözleriyle hayata inananlar biraz dramatik oluyor. Varsın olsun, belki de bu sadece bir bedeldir. Yine de hislerimi seviyorum. Senin de sevdiğini biliyorum. En azından, bilmiyorum, seni okurken hep sanki uzaklardaki ruh eşlerimden biriyle buluşmuşum gibi hissetmiştim. Komik değil mi; ama güzel de bir histi benim için. İyi ki vardın ve iyi ki seni şu anda olduğu gibi gözlerim dolarak okudum. Şu anda bile burnumu çekiyorum biliyor musun, nasıl olabilir diye. Nasıl sadece kendini anlatan bir insanın yazdıklarında kendimden bir şeyler bulabilirim diye.
Eski bloğumu kapatıp sıfırdan başladım. O yüzden sendeki tüm yorumlarım silindi. Senin yazılarının altına destansı yorumlar yazmışlığım vardı. Kendi bloğumda yazamadıklarımı sana yazardım ahahah. Teşekkür ederim.
Umarım bu yorumum sana ulaşır. Çok sevgiler. <3
Merhaba canım İlkay, keşke dediğin gibi her şey yolunda olsaydı ama yoluna sokmaya çalışıyorum. Bu süreçte kötü şeyler oldu, iyi şeyler de oldu elbet... Beni düşünüp aklından geçirdiğin için minnettarım. Uzun süredir buralara uğramadım. Yorumunu görünce eski bir dostumu görmüş gibi mutlu oldum. Teşekkür ederim. Yorumunda o anki duygularını içindeki kıpırtıyı benimle paylaştığın için de ayrıca sevindim. Sevgilerimle, :)
Sil