Çünkü gri.

İnsan bazı şeyleri ulaşamayacağı raflara yerleştiriyor. Sanırım ben bir sürü şeyi o raflara yerleştirdim. Şimdi de ne kadar çok çabalasam da boyum yetmiyor. Parmak uçlarımda yükseliyorum, boyumun yettiği yere kadar. İşte, dokunmak üzereyim raflara! Tam ulaşacak gibi oluyorum; boyum yetmiyor. Etrafıma bakıp sandalye arıyorum, iki dakika önce tam şurada duran sandalye buharlaştı mı? Yoksa ulaşamayacağım rafların bana kurduğu tuzağa mı çekildi o da? 

Şimdiye dek önüne çıkan bütün zorlukları aştın mı? Peki şimdi neden bu raflara yetişemiyorsun? Çünkü aklın tutuyor seni, çünkü aklın zorlukları sindirip kolaylıkları savuşturdu. Sen de aklına boyun eğdin, o ulaşamayacağın raflara kolayca halledebileceğin şeyleri teker teker yerleştirdin. Yoruldun. Çoktan yoruldun. Son bir güç aramaya çıktın. Ama şimdi ne yaparsan yap hep kırmızı ışık yanıyor. Bazen sarı da yanmıyor değil. Seni heyecanlandıran aptal sarının ardında yeşil ışık yok. Aksi gibi hep o kırmızı! Oysaki siyah, beyaz ve gri olsa çok iyi anlaşırdınız. Hatta sadece hep gri olsa... Çünkü gri.

*
Ve sonra bir film seyredip iyi hissetmek istedin. 
Fakat o da ne? 
Kursağında bir kırıklık...

Filmler beni neden kırabiliyor? Filmler beni neden kırıyor? Filmi yapanlar filmi film olarak görmediğimi bilseydi kırılgan bir son yapabilir miydi? Keşke yaratılan o dünyalara bu kadar sıkı sıkıya bağlı, daha doğrusu bağımlı olmasaydım. O zaman kırılmazdım. Fakat kırıldım; tam kursağımdan kırıldım.

Ben bazen bazı insanlara inanmak istiyorum. Çünkü bazı insanlarda büyüleyici bir şey görüyorum. Bir filmi bekliyordum. Uzunca bir süredir. Sonunda o filme gittim. Uzunca bir süre önce. O kadar zirveye koymuştum ki mutlu sonu, o insanları... O kadar zirvedelerdi ki kimsenin onları yere çekmeye gücü yetmezdi. Kendi güçleri hariç.

Birbirlerini daha da yukarı taşıdılar ama oldukları zirve ikiye ayrıldı onlar yükseldikçe. Ve mutlu oldular. Fakat yutulamayan bir mutluluk çeşidi ürettiklerinin farkında bile değillerdi. İki hayalperestin mutluluğunda yaşanmamış büyük bir detay vardı. O detay birkaç dakikayla mutlu son köşesinde gösterildi. Ama gerçek son değildi. Belki de sen hangisini seçersen o SON'du. Fakat ben gerçek olanın hangisi olduğunu biliyordum. Çünkü seçtiğim son nereden bakarsan bak 'gerçek' değildi. Ben de seçmedim.

Filmler de griymiş gibi davrandıktan sonra gri olmadıkları bir sona imza atıyorlar. Fakat ben gri başlayıp gri gelişip gri ölmek istiyorum. Bir filmi daha hiçbir zaman ulaşamayacağım raflara yerleştirmek istemiyorum. Esasen bu kadar ciddiye almamam gerekirdi değil mi? Alıyorum; omuz silkerek!

SIR değil: Bazı filmlere inanmak istiyorum. Ve ulaşmak.


Yorumlar

  1. Filmi film olarak görmemek ve kırılgan sonlar... Kitaplar için de bu böyleydi yanlış hatırlamıyorsam. Aslında hayata o kadar bağlısınız ki sıkı sıkıya veya uzanamadığınız raflara... Her derin kelimeden hissediliyor bu.
    Çünkü gri.
    Kaleminize sağlık,efendim!!! :)
    Grilerimle,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitaplar ve hatta insanlar için de bu böyle.
      Değerli düşünceleriniz için çok teşekkür ederim. :)
      Grilerimle,

      Sil
  2. Aklımıza merdiven dayayabilirsek belki bir şansımız olabilir. :)
    Samimi yorumunuz için çok teşekkür ederim. :)

    YanıtlaSil
  3. İnsan bazı şeylere ulaşamayınca, raflara kaldırıyor, o raflar tozlanıyor temizliyoruz kimi zaman başka hayal kırıklıklarına yerler açıyoruz o rafta, sanırım biz hayal kırıklarımıza kılıflar arıyoruz, başka bi zaman, başka bi yer arıyoruz hayallerimize ve bekliyoruz çunku zamanın bi şekilde bize tesir edeyeceğine inanıyoruz. Kaleminize sağlık çok güzel bi yazı olmuş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve o kılıfların içinden çıkarmamız lazım ulaşamadıklarımızı. Ben bugün bir tanesini çıkarttım mesela. :)
      Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim! :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar