Kaldırımdan Aşağısı Uçurum

"Amacımı kaybediyorum. Bütün amaçlarımı kaybediyorum." dedi, alnını kırıştırıp.
"Belki de bu dünyada yeterince iyi yüzemiyorum." diye devam etti.

Yön duygum da yok, kayboluyorum, yönümü bulamazsam kıyıya varamam. Varamıyorum şu gezegenin hiçbir kıyısına... Belki de yüzmeyi bırakmam gerekiyordur. Ben bu okyanustan çıkmak istiyorum. Çıkmak için boğulmam gerekiyorsa, istiyorum. Çünkü zaten boğuluyorum. Amaçsızlık insanın aklından mantığı çıkarıyor.

Amacımı kaybettim. Hiçbir yere ulaşmak istemiyorum. Hiçbir şey bir amaç değil. Sadece oyalanıp ölmeye programlanmış robotlarız. Aklımı işgal eden koca bir yığın gereksiz zorundalık var. Üstelik bu zorundalıkları ben yarattım. Yaşamak bile zorunda olduğum için yaptığım bir şey haline geldi. Sanki bir gün gerçek bir amaca sahip olabilirmişim gibi hissediyorum. Ama biliyorum, bu beni sadece hayatta tutan bir düşünce. Yüzmeyi bırakmamak için beynimin uydurup beni korumaya aldığı bir yazılım.

Hayatım hiçbir amaca hizmet etmek için var olmadı. Bir robot kitlesinin yanında hiçbir şey ifade etmiyorum. İnsanın gerçek bir amacının olması müthiş bir şey olmalı. Hayatım boyunca hep uydurma amaçlara tutundum. Diğer robotlar gibi şeyler istemedim. Bazen istedim. Fakat sahte amaçlar ürettim. Sahte isteklere tutundum. Gerçek olan bir şey kalmamıştı bu yüzyılda! Kendi gerçeğimi yaratmalıydım. Beynimdeki her şey etime acı veriyor. Daha fazla katlanamıyorum, gerçekliği yaratmak zor, yoktan var etmek oldukça zor. Dişlerimi sıkıp soluğumu tutmaktan yoruldum. Soluğumu tutmak istemiyorum. Fakat ya bir gün istersem?

Ben zaten amaçsız yaşamak istiyorum. Belki de benim amacım budur. Amaçsızlık bir amaç olursa mantığını kaybeder. Fakat amaçsızlık mantığa ihtiyaç duymaz. Her şeyi geride bırakmak fakat ardına bir anlığına bile bakmamak, bunu aklından dahi geçirmemek mümkün mü? Ve geleceği yok etmek.

Bir uçurumdan atlamak.
Ve ölmemek.

Mümkün mü yere çarpmamak? Sadece uçurumla yer arasındaki rüzgara çarpılmak! En sevdiğin müziği duymak, o boşlukta. Gülümsemek, sonsuza dek! Çünkü yere çakılmak yok. Yavaşça alıp hızla verdiğin bir soluk gibi ölüm. Fakat 'yaşamak' kaldırımların kenarlarından dengeni sağlayıp düşmeden yürümek. Düştüğünde tutamadığın bir soluk!

Sesi alnına karıştı. O an büyük bir taş aldım elime, sessizliği tam 12'den vurdum:

"Ben zaten hep düşerim, kaldırımdan aşağı. Sen uçurumdan atlayacak mısın, onu söyle."

SIR: Belki o da uçurumu vururdu 12'den. Fakat önce kaldırımdan düşmesi gerekiyordu.

Yorumlar

  1. Bazen öyle şeyler yazıyorsunuz ki, sonlara doğru artan bir ritimle... Kimsenin dinlemediği bir şarkı dinler gibiyim ve bunun heyecanını yaşıyorum!
    Kaleminize sağlık, efendim! :)
    Amaçsızlıklarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun uzun saçmalamaktı benimkisi. Fakat o kadar iyi hissettirdi ki yorumunuz... :) Çok çok teşekkür ederim, efendim!!! :)
      Amaçsızlıklarımla,

      Sil
  2. Kendimi buldum yazınızda. Bende sürekli o yollara gidip geliyorum zevk mi veriyor ne :D

    http://tembelprenses.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
  3. Yazınız aldı beni benden. Müzik ile çok güzel örtüşmüş. Hep yazın siz. Amelie'yi de yanınızdan ayırmayın hiç. Sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Naif düşünceleriniz için çok teşekkür ederim, bunları duymak mutluluk verici! :) Sevgiyle,

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar