Klişeleştirilemez Bir Başyapıt : Kürk Mantolu Madonna
"Ah Kürk Mantolu Madonna, Kürk Mantolu Madonna... Neden Kürk Mantolu Madonna'sın sen?"
(Çok önemli not: Kitabı henüz okumamış olanlar için kitaptan spoiler verdiğim paragrafın başına ve sonuna * işareti koyuyorum, lütfen dikkate alınız. Spoiler kötü şeydir efenim. Maruz kalmanızı hiç istemem.)
Sabahattin Ali'nin dev eseri Kürk Mantolu Madonna isimli kitabı ne zaman görsem hep bu soru gelirdi aklıma. Adı neden Kürk Mantolu Madonna'ydı ve neden böylesine çığır açıcı bir şekilde insanlar tarafından kahvenin yanına meze yapılıyordu? Neden kahve nesnesiyle klişeleştiriliyordu?
Elbette başlıkta da yazdığım üzere bu kitabın klişeleştirilemez bir başyapıt olduğunu tekrar etmek isterim. Fakat okuduktan sonra henüz okumamış bir insan için adı kalıplaşmış ve derinliği merak edilmeyen bir nesne haline getirilmesine katlanamadım-ki okumadan evvel de kültürel anlamda hava atma unsuru haline getirilmesinden çok fazla rahatsız oluyor ve bir türlü elime alıp okumuyordum. Birileri tarafından sık sık gözüme sokulan şeylerle karşılaştığımda geri adım atmaya başlıyorum. İster ön yargı deyin isterseniz de bir kitabı okumadan önce içime sindirmem gerektiğini anlayın. Ne düşünüyorsanız hakkınız var. Ama unutmayın ki ön yargı kötü olabileceği gibi iyi de olabilir. Bir kitabı ellerimin arasına almadan önce bir süre boyunca uzaktan gözlerim. Öyle öyle içime sindirir ve bir gün uyandığımda o kitabı alma isteğiyle dolup taşarım. Hatta bu kitabı almaya gittiğimde sonradan kendime çok güldüğüm bir anıya sahip bile oldum.
Elbette başlıkta da yazdığım üzere bu kitabın klişeleştirilemez bir başyapıt olduğunu tekrar etmek isterim. Fakat okuduktan sonra henüz okumamış bir insan için adı kalıplaşmış ve derinliği merak edilmeyen bir nesne haline getirilmesine katlanamadım-ki okumadan evvel de kültürel anlamda hava atma unsuru haline getirilmesinden çok fazla rahatsız oluyor ve bir türlü elime alıp okumuyordum. Birileri tarafından sık sık gözüme sokulan şeylerle karşılaştığımda geri adım atmaya başlıyorum. İster ön yargı deyin isterseniz de bir kitabı okumadan önce içime sindirmem gerektiğini anlayın. Ne düşünüyorsanız hakkınız var. Ama unutmayın ki ön yargı kötü olabileceği gibi iyi de olabilir. Bir kitabı ellerimin arasına almadan önce bir süre boyunca uzaktan gözlerim. Öyle öyle içime sindirir ve bir gün uyandığımda o kitabı alma isteğiyle dolup taşarım. Hatta bu kitabı almaya gittiğimde sonradan kendime çok güldüğüm bir anıya sahip bile oldum.
İşte o gün! |
İçinde kendi karakterinize dair bir şeyler bulamadığınız bir kitaba ne kadar bağlanabilir ve sevebilirsiniz bilmiyorum ama bir bağlılık hissettiğiniz kitaplar sizi bir ömür boyu tesiri altına alacaktır. Gizemli halleriyle içimde uyuyan Raif Efendi'yi hasta yatağından kaldırmış bir kitaptan bahsetmek istiyorum size. Öyle ki uzun bir süre tesirinden kurtulamadım ve kurtulma ihtimalim yok. Bir öğle vakti başlayıp sabah ışığında bitirdim Raif Efendi'yi okumayı. Ama anlamayı bir türlü bitiremiyor ve yeniden okuyup yeniden anlamak istiyorum.
*Sürekli gittiği sergide o tabloyu hayran hayran saatlerce izlemesi, gençliğindeki toyluğu, yaşlılığındaki sıradanlığı bir günde yaşadım. Sanki onunla birlikte o yaşta o soğuk sokaklarda koşuyordum. Bir serüvendi hayat. Onunla birlikte nefes nefese kalıyor onunla birlikte bitap düşüyor yataktan çıkamıyordum. Onunla birlikte insanlardan çekiniyor ve üzerime yığdıkları her şeyi itirazsız kabul ediyordum. Onunla birlikte her gün saatlerce oturup o tabloya bakıyordum, bıkmadan usanmadan, bile isteye, keyfe keder. Onun içinde yaşıyordum ya da o benim içimde hastalıklı bir yaşam sürüyordu. Sabaha kadar asla elimden bırakmak istemedim. Kitap bittiğinde ise son sayfaya dakikalarca baktım. Kitabın arka kapağını kapatamadım. Bir süre sonra kapatıp vedasızca yastığımın yanına bıraktım, elimi üstünden çekemedim, ayrılamadım. O kitap kokusunun içine atlayıp her sayfanın içinde bulundum. Bütün sokakları, o tabloyu, gazinoyu, hakiki Madonna'yı gördüm ve söylediklerini onun sağlam kadınsı ses tonundan duydum. O kadında kendimi buldum. Ne kadar da sağlam ve abartısız cümleler kuruyordu. Hayran kaldım. Fakat Maria'nın o sert tavırlarının altında Raif Efendi'ye duyduğu derin sevginin de içinde birikip çığ olduğunu fark etmemek mümkün değildi.*
Bu nasıl bir serüvendi, nasıl bir hakikatti! İçimde an be an bir taht yarattı sanki Raif Efendi, Madonna ve nihayetinde Sabahattin Ali... Bana çok farklı bir şey kattı. Bir günde alt üst edip yeniden yoğurdu. Bütünlüğümü vaat etti bana. Haftalarca yanımdan ayıramadım, hakkında düşünmekten başka bir kitap okuyamadım. Bağlanıyorum. Bağlandım. Kopamıyorum. Sonra fark ettim ki asla kopamam. Bu yüzden kitaplıktaki yerine yerleştirdim. Önünden her geçtiğimde içinde barındırdığı hayata sımsıkı sarılmak istiyorum.
Sadece kitap. |
Bu kitabı çok duydum ama okumadım, o yüzden spoiler kısımları geçiyorum. Yorumlarınız, kitabı alma isteği uyandırıyor :)
YanıtlaSilBu kitabın tam sizlik olduğuna eminim. Umarım spoiler kısımları da okuyacağınız bir an gelir. :)
Sil