Kusmalı

Şimdi kusacağım.

İğrenç. Değil mi? Değil. Hem de hiç değil. Çünkü biliyorsun; kusunca rahatlarsın. Kusunca müthiş rahatlarsın. O kadar rahatlarsın ki bir yandan çektiğin acıyı unutur diğer yandan çekeceğin açlığı umursamaz ve bu durumdan müthiş bir haz alırsın. İşte şimdi bunun iğrenç bir şey olmadığını biliyorsun ve kibarlığın bazen gereksiz bir boşluk yarattığını. Çünkü kusmak kusmaktır.

"Hiçbir şeyi umursamadığım bir zaman diliminden yazıyorum." demeyi öyle çok isterdim ki! Yapamıyorum. Bunu bir gün istiyorum. O gün geledursun; şimdi karamsar bir yazıyı kalemime takacağım.

Daha sonra pişman olmamak için hayatta kalmaya devam ediyormuşum gibi hissediyorum. Geçenlerde en dibi gördüğümü sandım. Belki de gördüm. Yeri hissettim. Hem de birkaç gün üst üste. Kendimi kötü hissediyorum. Belki de beni bu umut beni yiyip bitirdi. 

"Ne yapmalıyım?"

Binlerce, binlerce kez bu soruyu tekrarlayıp durdum. Günlerce, günlerce! Ama cevabı bir türlü bulamadım. İnsanlar çok fazla düşünmemem gerektiğini söyleyip duruyor. Buna engel olmak gerçekten ellerimde mi? Bilmiyorum. Galiba pek de öyle düşünmüyorum. Düşünmemeyi pek beceremiyorum. Susturamıyorum.

Hayal ettiğim gibi olursa olağanüstü olacak. Olmazsa hiç olmasın. Çünkü ancak böyle hayatta kalabilirim. Fakat son günlerde hayatta kalmayı da pek beceremiyorum galiba. Şehirler, binalar, arabalar, insanlar arasında sıkışıp kalmış gibi hissediyorum. Bunu öyle yoğun hissediyorum ki müthiş bir kusma hissi veriyor. Daha fazla buna katlanmak istemiyorum. Fakat her şeye mecbur hissettiğim gibi buna da kendimi mecbur bırakıyorum. Çünkü ben böyleyim. Fazla düşünmemeyi, umursamamayı ve hayatta sağlıkla kalmayı başaramayanlardanım. Güçlü falan da değilim. Tamam mı? Zayıfım. Fakat geçen gün beni çok şaşırtan bir insan bana zayıf olduğumu itiraf etmenin beni güçlü gösterdiğini söyledi. O an hayata döndüğümü hissettim. Çünkü düşünmek olağanüstü bir hazdı.

Düşünmeliydim. Delirircesine. Belki de deliliğin birkaç adım ötesinde ya da gerisinde. Bilmiyorum. Fakat düşünmek hem acı verici hem de haz dolu. Bir yandan düşünmeyi istemiyor cahil bir insan olarak mutlu yaşamayı istiyorum. Ama sonra birisi geliyor ve dahice bir cümle kuruyor. İşte o zaman düşünmeye yeniden tutunuyorum. Acı vermesine rağmen.

Her zaman sonsuzluğa tutkulu olan kelebek bir insanken bazen ben de diğer insanlar gibi ölmek isterim. Bazen herkes ölmek ister. Herkes mutlaka bir dakikalığına ölmeyi ister. Fakat sanırım ben biraz düşünüp sonra hayata ölürken, "Beş dakika daha!" diyeceğim. Beş dakika daha! Beş dakika! Kahrolası sonsuz bir beş dakika! Çünkü biliyorsun, beş dakikalar bitmez.

Fanusumu hatırlıyor musun? Bilmiyorsan ya da unuttuysan diye söylüyorum; ben bir fanus yarattım. İçine sadece kendimi aldığım bir fanus. Aslında herkesin bir fanusu vardır. Belki yarattığının farkında olmadığı. Bazıları başka insanları da alır içeriye; bazılarıysa kendi başına kalmak ister. Benim fanusum ikincisi. Kitaplar var etrafımda; istediğim için okuduğum, filmler var; her çeşitten puanlamasızca bir bağ kurabildiğim, bir evren var; dünya, gezegenler, uzay boşluğu...

İnsanlar, fanusumun camına yapışmış merakla içeriyi gözetlemeye çalışan sinekler. Eğer bir fanus olmasaydı ve araya bir cam girmeseydi sinekler asla vızıldamayacak, merak etmeyeceklerdi. Sadece fanusun içinde ne olduğunu merak ediyorlar, fanusun içindekinin içinde ne olduğunu değil. Bu yüzden kimse giremiyor içeri. Belki de camlarım çok kalındı ve kapıyı açmayı hiç istemedim. Belki de kendimden korktum. Aklımın kapılarından. Kapının ardındaki sonsuzluktan. O sonsuzluğun anlaşılamamasından. Evet, ben en çok anlaşılamamaktan korktum ve korktuğum başıma geldi.

Ne kadar aptalmışım!
Birilerini o fanusun içine almalıydım.
Böylelikle deliliğe yakalanmazdım.

SIR: Çocukken yanlış anlaşılmaktan korkardım, şimdi ise hiç anlaşılmamaktan. Hangisi daha kötü?

Yorumlar

  1. "Sadece fanusun içinde ne olduğunu merak ediyorlar, fanusun içindekinin içinde ne olduğunu değil."

    ..En küçük örneği bu güzel şarkılar olmalı.

    Not: Birincisini mümkün olduğunca umursamıyorum ama ikincisi muhteşem bir güç, çoğu zaman.

    Bitmez umutlu beş dakikalarımla..,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Örnekler konusunda size katılıyorum.

      Not: Bir gün benim de buna bir cevabım olur belki.

      Sonsuzluklarımla, :)

      Sil
  2. Bilmiyorum, düşündüklerinize öylesine katılıyorum ki yine de kendimle çeliştiğim bir savaşın içindeyim. Zaten sanırım ne düşündüğümün pek de bir önemi yok. En içte bir fanus daha var ve o fanusu açmaya kendi gücüm bile yetmiyor, her insan gibi.

    Belki de değişir, kim bilir! :) Samimiyetiniz için çok teşekkür ederim.
    Minnet ve samimi sevgi ile, :)

    YanıtlaSil
  3. Hayat ile bir bağ kurmalı, insanlar mı? Hayır kesinlikle. Önemli olan fanusun içinde olsan bile bakan gözlerin seni anlaması bir şekilde. Anlamak kırmak da değil benzerliklerle yaklaşmak belki de. Kaleminize sağlık. Ayrıca her daim diyaloglarım da kurduğum bir cümleydi. "Şimdi Kusacağım" teşekkürler :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Söylediklerinize katılmamak mümkün değil. Bazen insan sıkışıp kalıyor ve farklı fikirlere ihtiyacı oluyor sanırım. Çok teşekkür ederim. Demek aynı cümleyi sık sık kuruyoruz. :) Bunu duyduğuma sevindim.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar