Realist Gezegen Dünya




Dünya, sen de omuz silkiyor musun?

Bir şeyi fark ettim.

Sürekli olarak, bir şekilde şunu yapıyorum: Kendime umut veriyorum. İnsan kendi kendine umut verir mi? Bence bu olağanüstü! Eninde sonunda bir yolunu bulup araya umudu sıkıştırıp kendime uzatıyorum. Bir yerde, tam olarak da sonunda ve başında, ortasında... İşte oralarda kendimleyim. Her noktasında. 

Ve bu hoşuma gidiyor.

Umudu kendime uzattığım anları tek tek ziyaret ediyorum. Sanırım o anlar olmasaydı şu an böyle biri olmazdım. Bir insanın hayatının en güzel anları sahiden hangi anlardır? Birçok şey geçti aklımdan. Ama sonunda ben o anları seçtim. Sanırım bunda baharın ve yazın karmanlaşmış havası da etkili.

Bir yazımda şöyle diyorum: "Hayal ettiğim gibi yaşamayacaksam da hayal ettiklerimi yapmaya çalıştığım bir hayat yaşayacağım." Rağmen

Başımı uçuk bir kederle iki yana sallıyorum ve o filmin içinden çıkıyorum. Ne yapıyorum? Hiçbir şey hayal ettiğim gibi gitmiyor. Evet, tıpkı o cümlede de söylediğim gibi hayal ettiklerimi yapmaya çalıştığım bir hayatın ortasındayım. Devam ediyorum. Daha ne kadar devam edeceğim? Çünkü Dünya bana gerçek bir atakta bulundu ve şöyle söyledi: 

"Ben realist bir gezegenim!" 
Ona bakıp iç çektim. 
"Tamam." dedim, "Ama hayalperestlere de biraz yer açamaz mısın?"
"Hayır! Bunu nasıl istersin? Görmüyor musun? Her yerimden realistlik fışkırıyor. Bir noktacık yerim kalmadı!"
"Öyleyse biraz kus lütfen!" diye çığırdım.
Sanırım Dünya delirdiğimi düşündü.

Pekala, öyle olsun! Ama vazgeçmeyeceğim. Çünkü kendime bir söz verdim ve haddinden fazlaca umut sıkıştırdım ellerimin arasına. Taşıyamayacağım kadar umudu nasıl taşıyorum hiç düşündün mü sevgili Dünya? Bazen çok zorlanıyorum, ölecekmişim gibi hissediyorum. Ama yine de taşıyorum. Bir tanesini bile düşürmeden. Çünkü buhar olup havaya karışacaklar kendiliğinden. Ve benim bir tanesini bile düşürmeye hakkım yok. Daha sonra bir tanesine muhtaç kalabilirim. Anlıyor musun?

Bir keresinde de şuna benzer bir şey söylemiştim: "Gerçekten yapmak istemediğim bir şeyi bana hiçbir güç yaptıramaz. Buna kendi gücüm de dahil." Ve ben şu an, tam olarak şu an kendi gücümle baş edemiyorum. Evet, bu özelliğimden dolayı kendimle gurur duyuyorum. Aferin sana! Fakat gerçeklere dönecek olursak bu konuya bir çözüm getirmem gerekiyor ve o çözüm asla var olmayacak. Gereklilik de öyle. Yani sonsuz bir karmaşanın içinde gezinmekten asla vazgeçmeyeceğim. Peki böylelikle kaybediyor muyum yoksa kazanıyor muyum? Ben hangi savaşı veriyorum Dünya? Sen söyle. Hangi savaşlara dahilsin? Yoksa sen de benim gibi, hatta benden daha fazla bıktın mı savaşlardan ve savaşmaktan? Beyaz bayrağı hiç çektin mi? Sanırım senin beyaz bir bayrağın yoktu. Belki de vardı. Ama biz göremedik. Gözlerimizde siyah bir bant vardı. Belki de sen çoktan teslim oldun. Ama biz sana izin vermedik. Şimdi de sen bana izin vermiyorsun.

Haklı olduğun noktalar yok mu? Var, var! Olmaz mı, sevgili Dünya... O kadar yaşlısın ki mutlaka haklı olduğun birçok nokta olacaktır. Senden çok çok çok fazla gencim ama benim bile haklı noktalarım varsa, sana ne diyebilirim ki! Sadece biraz kussan iyi olurdu. Sana her konuşmamızda söylüyorum. Bir kussan rahatlayacaksın aslında, diye. Ama sen adeta dediğimi yapmayarak tek tek atıyorsun birilerini vücudundan. Ya da birileri bir şekilde seni buna zorluyor. Dünya, seni bile birileri bir şeylere zorluyorken benim nasıl bununla mücadele etmemi bekliyordun ki! Bazen kendimden daha fazla senin için üzülüyorum. Çünkü çok az insan senin için bunu yapıyor. Biri de ben olmalıyım, diye düşündüm. İyi etmiş miyim? Sanırım hala delirdiğimi düşünmüyorsun ve sessizliğin olgun bir cevap niteliği taşıyor. Seni seviyorum. (Hayatımda ilk kez bu cümlenin bir anlamı olduğunu düşünüyorum. Sakız gibi değildi, Dünya. Sen de hissettin mi?)

Kendimi asla törpüleyemeyeceğim. Omuz silkip kendi bildiğimi okuyacağım. Daha doğrusu kendi istediğimi. Eninde sonunda bir şekilde ne kadar uğraşırsam uğraşayım kendime yapmak istemediğim ve mecbur hissettiğim bir şeyi yaptıramayacağım ve sonunda bunun için üzüleceğim. Neden böyleyim? Omuz silkiyorum. Omuz silkmeyi bile seviyorum. Çözümsüz kalmayı umursamıyormuş gibi yapmanın müthiş bir yolu çünkü! Sonunda yine bir filmin içine giriyorum. Hayat orada, Dünya! Biliyorsun. Hayat burada değil. Biliyorsun.

Sevgili Realist Gezegen Dünya,
Pes etmiyorum!
Sen et!
Ve biraz kus artık!

Sevgiler, 
Zamansız








Yorumlar

  1. Şu gerçekçi gezegenler!..
    Katı, değişmez, baskıcı ve sinir bozucu. Mideleri de boş, bence öyle, o yüzden.

    Kaleminize sağlık! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Mideleri boş" -Öyle haklısınız ki!!! :)
      Çok teşekkür ederim!!! :)

      Sil
  2. Dünya'ya sorulacak bir sürü sorum var sanırım. :)
    "Umudum hava yastığı misali beni darbelerden koruyor gibi." -ah, işte beni tam buradan vurdunuz. :)
    Çok teşekkür ederim, insan kafasına takılan şeyler hakkında birilerinden böylesine düşünceli dönütler alınca harika hissediyor.

    Sevgiyle,

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar