Ağaçsız Gökyüzü

Çocukluğumdan bu yana her sabah uyandığımda tam karşımdaki pencereye doğru açarım gözlerimi. O upuzun, heybetli, büyük dalları olan ağacı görürüm her şeyden önce. Bir gün yine gözlerimi o pencereye açtım. Ağaç yavaş yavaş kaydı gözlerimin önünden, ben yavaş yavaş doğruldum yatağımdan. Ağacımın tüm heybetiyle yere savruluşunun çıkarttığı sesi duydum.

Pencereye koştum. Ellerinde balta olan birkaç insan ve benim her sabah ilk gördüğüm şey ağacım, yerde. Yaprakları artık yaprak değil, gövdesi artık gövde değil, kökü artık kök değil, heybeti artık heybet değil, rengi artık matem rengi ağacımın.  

Üç senedir her gün gözlerimi o pencereye açtığımda karşımda bomboş bir gökyüzü görüyorum ben. Ağacımın yemyeşil dallarının süslediği gökyüzü artık sade bir halde duruyor karşımda. Ben her gün kalkıp o pencereye koşuyorum. Ağacımın kökü hala orada öylece duruyor. Elinden gelse gökyüzüne çıkacak bana görünmek için. Ama ne onun ne benim elimizden bir şey gelmiyor. 

Kimse bilmez o ağacın benim ağacım olduğunu. Ben de bilmem kimlerin içinde sakladığını o ağacı. Sanırlar ki sokaktaki parkın yanı başında duran bir ağaçtı. O benim ağacım. Hep merak ettim neden kestiklerini. Heybeti mi rahatsız etmişti yoksa yakmak için mi kesmişlerdi? Ne zararı vardı sokağın köşesinde duran ağacın? Hiçbir zararı yoktu. Aksine gezegenimizin en faydalı canlısıydı. Dünyaya kök salan en güzel dilsizdi ağaç. Fakat insan faydasızı, faydalı gördüğü her şeyin canını baltalıyordu. O gün de tam olarak bu oldu. 

Hep aklımda belirir o gün. Biraz daha erken uyansaydım engel olabilir miydim, diye. Ama ben o sabah hiçbir şey yapmadım. Öylece baktım, hiçbir tepki vermedim. Bağırıp çağırmak istedim o adamlara! Ama yerine geri dikemezlerdi. Sustum. Çaresizliği öyle bir yaşadım ki! Benim hayat boyu yaşayacağım çaresizlik o anda yaşandı ve bitti.

Bir ağaç. Bileğime kazıyın. Bileğime kökleri salınmış bir ağaç kazıyın. O ağacı bu kez kimse söküp alamasın benden. Ben öteki elimle severek sularım ağacımı. Hiçbir insan gelip baltalayamaz. Bir gün gözlerimi açtığımda yere yığıldığını görmem. Sadece yaşadığını görürüm bileğimde. Ben hep buruk kalacağım. O ağaç hiçbir zaman bilemedi hayatımda ölümsüzlük edindiğini. Fakat bilmeli. Anlıyor musunuz? 

Elbette anlıyorsunuz. Anlamayacak insanlara bir şey anlattığım görülmüş şey değildir. Anladığınız için teşekkür ederim ancak tamamen anlamanız da mümkün değil. Bu, hiçbir insan için mümkün değil. Sizi suçlamıyorum. 

Ben o pencereye koşmayı bıraktım.

Yorumlar

  1. Üzüldüm. Çünkü hiçbir ağaç kesilmeyi haketmiyor. Heybeti değil de, insanlara verdiği karşılıksız, bedava nefes rahatsız etmiş sanki onları. Her ağaç bir iyilik değil midir? İyiliği hazmedemeyenler onlar.

    Bir ağacın insandaki yeri bu kadar güzel anlatılır işte! "Bomboş gökyüzü". Ağaçsız gökyüzü, gökyüzü değildir. Çok duygusal bir yazıydı gerçekten. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, bedava nefes fazla gelmiş olmalı. Oysaki insanoğlu bedava şeyleri severdi. Bunu sevememiş. Her ağaç bir iyilik... Sizin de yorumunuz çok samimiydi, teşekkür ederim.

      Sil
  2. Blogunun yeni haline bayıldım öncelikle.Güle güle kullan. :) Yeryüzündeki hiç bir canlı baltalanmayı, kesilmeyi hak etmiyor aslında Sebepsiz yere kesilen milyonlarca ağaç var bu ülkede. Durduk yere çıkan yangınlar sonucu ''yerine yenilerini dikeceğiz'' derler ve bir kaç ay sonra orası ya otel olur ya da taştan bir bina. Güzel bir yazıydı çok severek okudum. :) Kalemine sağlık canım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarımı beğenmene sevindim. :) Evet, alışık olduğumuz bir durum maalesef ki. Güzel yorumun için çok teşekkür ederim canım. Sevgilerle... :)

      Sil
  3. Merhaba tatlı bloğunu takibe aldım banada beklerim 😊😊😊 bu arada blog tasarımına bayıldımm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, hemen geliyorum bloğuna. Teşekkürler. :)

      Sil
  4. Maalesef ki öyle. Yorumunuz için teşekkür ederim. Sevgiler... :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar